Şükrü Tevek güzel bir insandı. Öğrendiğimiz bilgiler
doğrultusunda suda boğulma hadisesi ile “şehit” olarak ruhunu teslim etti.
Namazına büyük özen gösteren kardeşimiz, yine
Kelime ve kavramlar anlamlandırılırken o kelimenin
orijinali, kelime ve kavramlara anlam kazandırır. İslami kaynaklarda suda
boğulanlar “şehit” olarak kabul edilir. “Şehit” kelimesi ise İslami bir
kavramdır. Dolayısıyla kardeşimiz Şükrü Tevek şehittir. Allah mekânını cennet
etsin.
Her ölüm haberinde beni bir ürperti alır. Ölüm korkutucu ve
kurtuluşu olmayan bir sondur hepimiz için. Ve “Her nefis ölümü tadacaktır.”
Uyduruk yıl kavramları ve uyduruk sayı kavramları ile doğduğumuz andan itibaren
yaşlarımız ilerledikçe o korkunç sona yaklaştığımızı iliklerimize kadar hissederiz.
Ama ne yazık ki, “korkunun ecele bir faydası olmadığını” da biliriz. Çevremizde
her gün birileri eksilse de unutmaya çalışır, o korkunç sonu hatırlamamak için
gayret gösteririz. Bilinmeyen bir anda ve bilinmeyen bir şekilde ya da hemen
şimdi “ölmüş” oluruz. Tek dünya kulağımızla duyamayacağımız “sala” da kendi
selamız olur. Peki, ölüm bu kadar
ürkütücü bir şey midir?
Eğer “kadavra” mantığı ile “ölüm” düşünülürse korkunç bir
son, belirsiz bir yok oluştur. Bedenin çürümesi ve dağılması, kurtlara yem
olması ve kaybolup gitme… Dünya mantığı ile sonuç korkunç, kabul edilmesi
mümkün olmayan bir felakettir.
İlgili ayetin malini tekrar etmekte fayda var. “Her nefis
ölümü tadacaktır.” Dikkat edilirse
burada “her nefis ölecektir.” Denilmiyor. Ölümü tatmak, ölmek anlamına gelmez.
Dolayısıyla “ölümü tatmak” var ama “ölmek yok.” Yani siz ölümün ne olduğunu
tadıyorsunuz. Tadış sizde bir şey değiştirmiyor. Herhangi bir şeyi tattığınız
zaman nasıl şuurunuzda, idrakinizde bir değişme olmuyorsa, sadece o şeyin ne
olduğunu anlıyorsanız," ölümü tatmak" demek bu bedeni kumanda edemez
hale gelmeniz demektir. Bu bedene kumanda edemez hal ise ruhun (özün) bedenden
ayrılması sonucu oluşmakta, öz yani ruh ise yaşamını sürdürmektedir.
Bizim öğrendiğimiz türden ölüm yok oluş değildir. Doğmakla
da nefisler var olmamıştır. Bütün ruhlar aynı anda yaratılmış ve “Ben sizin
Rabbiniz değil miyim?” sorusuna hep birlikte “Evet sen bizim Rabbimizsin!” sözü
ile karşılık vermişlerdir. Dünya hayatı ise yaşamın bir parçası bedenle ruhun
bir araya gelmesinden ibarettir. Dünyaya doğmadan önceki hayatı nasıl
hatırlayamıyorsak, dünya hayatı içersinde, yanımızdan ayrılanlarla da aynı
türden bir bağ kurmamız da dünyevi mantıkla mümkün değildir. Dünya hayatının
öncesi ile sonrası arasında bedenen yaşarken bir bağ kurmak aslında mümkündür.
Peygamberler ve veliler bu üç boyutlu hayatla iç içedir. Ruhun uygun metotlarla
terbiye edilmesi mucize oluşturmasa da “keramet” ya da “istidraç” türünden
insan yaşamında farklı bir aralık oluşturacağı kutsal kitaplara göre mümkündür.
Ölüm ruhun bedenden ayrılmasıdır. İnanılsa da inanılmasa da
ilk yaratıldığımızdan bu yana hayat devam ediyor ve devam edecek. Ve gerçekte
öldükten sonra anlaşılacaktır. Ben inanıyorum ki Şükrü Tevek kardeşim bizden
çok daha mutlu ve huzurlu olarak bizleri selamlıyor. O güzel bir şekilde dünya
dönemini bitirdi. Zor olan bizim dünya dönemini bitirme şeklimiz.” Allah bizlere de güzel ölümler nasip etsin ve
sonumuzu hayreylesin! Kendisine tekraren Allah rahmet etsin diyor, Fatihalar
gönderiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder